Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, A Haber canlı yayınına konuk olarak gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
Selçuk, yeni tip koronavirüs tedbirleri kapsamında, çocukların bu yıl kendi okullarında sınava gireceğini, sınava giriş belgeleriyle ilgili işlemlerin e-okul üzerinden gerçekleştirilebileceğini, kimliklerde fotoğraf şartını da bu sene kaldırdıklarını dile getirdi.”Velilerimizin okul bahçesinin dışında beklemelerini isteyeceğiz.”
Okulların daha önce olduğu gibi LGS öncesinde de temizlenip dezenfekte edileceğini, çocuklar için dezenfektan ve ihtiyaç duyulabilecek malzemelerin de sınıflarda hazır bulundurulacağını vurgulayan Bakan Selçuk, “Rehber öğretmenlerimiz bu kez çok daha aktif olarak görev alacaklar. Hem velilerimizden soruları ve ihtiyaçları ile ilgili konularda yardımcı olacaklar hem de çocuklarımıza yönelik destek olacaklar.” diye konuştu.
Bilim Kurulunun önerilerini dikkate alarak, “hangi sınıfta kaç öğrenci olmalı, ne şekilde oturmaları gerekir” noktasında bir takım modeller geliştirildiğini, “kaç okul, kaç derslik var” gibi hesaplamaların yapıldığını aktaran Selçuk, “Çocuklarımızın ne şekilde otururlarsa çok daha sağlıklı olacakları konusunda da planlamalar yaptık. Ancak bu planlamaları Bilim Kurulu ile de gözden geçirmemiz gerekiyor. Önümüzdeki günlerde de bu çalışmaların yapılacağını ifade edebilirim.” dedi.
Milli Eğitim Bakanı Selçuk, tedbirlere ilişkin bir başka soru üzerine, şu bilgileri paylaştı:
Sınıf geçmeyle ilgili birinci dönemde alınan notların geçerli olacağı, zayıf notu olan öğrencilerin de sorumlu olarak bir üst sınıfa geçebileceği anımsatılarak, “8. ve 12. sınıftaki öğrenciler sınava girecekler, o sınavları kazandıkları takdirde nasıl bir planlama yapıldı?” sorusuna Selçuk, şöyle yanıt verdi:
YKS tarihindeki değişiklik
Ataması gerçekleşen ancak göreve başlayamayan öğretmenlere ilişkin bir soruyu da yanıtlayan Selçuk, “Okullar açıldığında öğretmenlerimizin hiçbir hak kaybı olmadan atama süreçleri tamamlanmış olacak, hiç merak etmesinler.” ifadelerini kullandı. Okulların açılmasına ilişkin tarihin 1 Haziran olup olmadığına ilişkin soru üzerine Selçuk, “Biz Milli Eğitim Bakanlığı olarak ‘Okullar 1 Haziran’da açılacak’ diye bir ifade kullanmadık. Basında bazı yerlerde yer aldı ama bizim böyle bir ifademiz yok. Bizim 1 Haziran’da açıldığında ne şekilde planlamamız var, Eylül’de açılırsa ne şekilde bir çalışmamız var bütün senaryoları sıralarken bunun içinde 1 Haziran da vardı.” diye konuştu.
“Bizim dinamik bir sürecimiz var”
Milli Eğitim Bakanı Selçuk, kamuoyunda okulların 1 Haziran’da açılacağına yönelik oluşan algıyla ilgili bir soruya karşılık, şunları söyledi: “Bizim dinamik bir sürecimiz var. Her gün, her hafta değişen bir durum söz konusu. MEB olarak ‘şu tarihte açılsın, bu tarihte kapansın’ biçiminde tek başına bir karar almaktan ziyade Bilim Kurulumuz tavsiyeleri, Sağlık Bakanlığımızın ortaya koyduğu tablo, dünyadaki gidişat, bütün bunları ortaya koyup, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bir değerlendirme yapılıyor.Bütün bu istişareler sonucunda ‘ne zaman açılsın’, ‘ne şekilde açılsın’ konusunda bizim planlarımızı ortaya koyma imkanımız oluyor. Eğer, ‘1 Haziran’da herhangi bir sakınca olmaz ve normalleşme sürecinde öğrencilerimizin tamamının okula başlaması sağlık açısından sorun değildir’ verisi ortaya çıkarsa biz buna hazırız. Eğer, ‘kademeli olarak olması daha uygundur’ denilirse buna da hazırız. Ama eğer, ‘henüz sağlık koşulları uygun değil, biraz daha beklememiz lazım, durumu izlememiz lazım.’ gibi bir görüş gelirse Bilim Kurulundan o zaman bizim daha sonraki planlamalarımıza geçmemiz gerekli olabilir. Yani biz ‘senaryolar içerisinde 1 Haziran da var’ derken sanki 1 Haziran’da açılacakmış gibi bir değerlendirme olunca yanlış anlaşılma olmasın diye tekrar ifade ediyorum.”Okulların kademeli olarak açılması ile ilgili yurt dışı örneklerinin hatırlatılarak, bu tip bir uygulama düşünülüp düşünülmediği yönündeki soruya da Selçuk, “Bazı sınıfların kademeli olarak başlaması, örneğin 4-8 ya da 12’nci sınıfların gelmesi. Ya da okul öncesinin başlaması ve belli sınıflarda sınıfın yarısının sabah, yarısının öğleden sonra gelmesi gibi o kadar çok senaryo var ki elimizde, bunu belirleyecek olan sağlık koşulları. Eğer biz çocuklarımızın en sağlıklı, en risksiz şekilde nasıl eğitim alacağı konusunda Bilim Kuruluyla mutabık kaldığımız bir çerçeveyi ortaya koyarsak, ki koyacağız, o çerçeveye uygun olarak hangi senaryo çocuklarımız açısından daha güvenliyse onu seçeceğiz. Bu bahsettiğimiz bütün senaryolar bizim masamızda var.” yanıtını verdi. “Eğer 1 Haziran’la ilgili bir senaryo olursa öncelikler hangi aşamada ve nasıl belirleniyor?” sorusu üzerine Selçuk, önceliklerin yine sağlık koşullarına göre belirleyeceğini tekrarladı. Selçuk, “Bizim senaryo olarak düşündüğümüz, öncelikle çalışan anne babalara yardımcı olmak.” dedi.Okulların açılması durumunda, istekli ailelerin çocuklarını okul öncesi kurumlara göndermesinin söz konusu olabileceğini, herkesin bunu istemeyebileceğini dile getiren Selçuk, bununla ilgili bir imkan oluşturulmasının çalışan anne ve babaları rahatlatacağını yineledi.
“Sınava gireceklerin yüz yüze eğitim imkanına kavuşması öncelikli“
“Sınava girecek öğrencilerin başlamasının da öncelikli bir konu olduğunun altını çizen Bakan Selçuk, “Onların okul ortamında yüz yüze eğitim imkanına kavuşması öncelikli bir konu ama detaylara girdiğimizde eğer çok daha güvenli bir ortam söz konusuysa diğer sınıfların da kademeli ya da parçalı olarak okula devamları konusunda tedbirlerimiz hazır.” açıklamasında bulundu. Burada bir zorlama olmadığını vurgulayan Selçuk, çocukların fiziki sağlığının ve ruh sağlığının her şeyden önemli olduğunu dile getirdi. Ziya Selçuk, “Korona sonrasında alınması gereken önlemler nelerdir?”, “Uyum çalışmaları nasıl yapılacak?”, “Hangi çocuklara ve velilere yönelik psiko sosyal destekler nasıl planlanmalı?”, “Hangi hafta hangi etkinlikler yapılacak?” başlıklarında da hazırlık yaptıklarını belirtti. Çin’de çocukların siperlik takarak sınıflara alındığına dair görüntüler hatırlatılarak, benzer görüntülerin Türkiye’de olup olmayacağının sorulması üzerine de Selçuk, “Burada önemli olan pedagojik açıdan bakmak. Çocukları, velileri çok zorlayacağımız ya da ders işlemeyi güçleştirecek yaklaşımdan ziyade, mümkün olduğu kadar sağlıklı ve rahat olacakları durumları tercih ederiz. Eğer şartlar çok olumsuzsa ve aşırı tedbirler almak gerekiyorsa bu eğitimin kalitesini de bozar. O yüzden şartların iyileşmesine dikkat edip çalışmakta yarar var. Türkiye’de 18 milyon öğrencimiz var, çok büyük bir ölçekten söz ediyoruz. Tedbirlerimizi alırken elbette buna göre bir değerlendirme yapacağız.” diye konuştu.